Odun


* Geldi, gelecek, oldu, olacak derken kongre kapıya dayandı. Bu saatten sonra artık kime neye, nasıl sahip çıktığını gösterecek. Aslında bazı kesimlerin neye sahip çıktığı ortada! Hakan Aksoy gibi lafa geldiği zaman tribüncüyüm laflarını sakız gibi ağzından düşürmeyen ama Beşiktaş'a ve tribünlere yapılanı görmezden gelen, Sinan Vardar, Bülent Çağlar vs. gibi muhalefet yapan sonra koltuk için herşeyi silip unutan, kıvıran adamların oluşturduğu cepheye karşı gerçek Beşiktaşlıların nasıl direniş göstereceğini yakında göreceğiz. Bak şimdi gerçek Beşiktaşlı diyince kendimi kötü hissettim! YD ne diyordu: "Beşiktaş'ın gerçek sahipleri kongre üyeleridir." İşine geldiği zaman halkın takımı, işine gelmeyince dış kapının mandalı bile değilsiniz, iptirip gidin diyen bu kişiliğin karşısına bırakın x bir kişinin çıkmasını odun çıksa oyumu ona atarım. En azından o odun camiaya bu kadar zarar vermez, aksine kışın işe yarar.

* Antalya maçında çalınan penaltı esnasında aklıma halı sahada yaptığımız bir maç geldi. O maçtada şöyle 15 cm uzaklıkdan rakipdeki elemanlardan biri topa vurmuştu. Topda bizim arkadaşım gidip eline çarptı ki kol neredeyse vücuda yapışık. Başladılar carcarlamaya. efendim neymiş penaltıymış. Ulan böyle penaltımı olur filan tartışması uzayınca bırakın atsınlar diyip gülümseyerek olayı bitirdim. Nereden çıktı? Şuradan efendim, böyle penaltımı olur be! Böyle penaltı çalan hakeme ağızla değil başka yeriyle güler millet.

Abbas - Cahit Sıtkı Tarancı


Haydi Abbas, vakit tamam;
Akşam diyordun işte oldu akşam.
Kur bakalım çilingir soframızı;
Dinsin artık bu kalb ağrısı.
Şu ağacın gölgesinde olsun;
Tam kenarında havuzun.
Aya haber sal çıksın bu gece;
Görünsün şöyle gönlümce.
Bas kırbacı sihirli seccadeye,
Göster hükmettiğini mesafeye
Ve zamana.
Katıp tozu dumana,
Var git,
Böyle ferman etti Cahit,
Al getir ilk sevgiliyi Beşiktaş'tan;
Yaşamak istiyorum gençliğimi yeni baştan.

Cahit Sıtkı TARANCI

Ateşi Yakalamak - Suzanne Collins


Sizlere daha önce tanıttığım Suzanne Collins'in “Açlık oyunları” isimli eserini hatırlayacaksınız, kitabın tanıtımını yaparken bu eserin bir giriş kitabı olduğunu ve devamı geleceğini belirtip ikinci kitabın yakında raflarda yer alacağından söz etmiştim. Kitabı bitireli iki ayı aşkın bir süre olmasına rağmen daha yeni yeni tanıtmaya fırsat buldum. Bu eseri okumayan kitap severler için yazacaklarım ön bilgi olması açısından iyi olacaktır diye düşünüyorum, okuyanlar için ise hem bu kitap, hemde serinin devamı için fikirlerimizi, beklentilerimizi paylaşabiliriz. Açlık oyunları'nı okuduktan sonra ikinci kitapda aksiyonun daha yüksek olacağına düşünmekteydim ki bu beklentim tam anlamıyla karşılanmadı. Kitabın yarısına kadar yine bir giriş, gelişme şeklinde ilerlediğinden dolayı sıradan ve sıkıcı geçiyor. Bu bölümlerden sonra aksiyon seviyesi yükseliyor ve serinin insanı çeken taraflarına doğru yol almalar başlıyor. Seriyi iki bölüm olarak nitelendirebiliriz sanırım, birincisi Katniss'in yaşadıkları diğer ise bir şekilde ona bağlı olan ama ayrı bir yerde duran isyan hareketi. Bu tür eserlerde beni etkileyen her zaman ana olaylar ve yan karakterler olmuştur ki bu eser içinde aynı şeyleri söyleyebilirim.
Hatırlayacağınız gibi açlık oyunlarının finalinde Katniss ufak bir hile yaparak hem Peeta'in (fırıncının oğlu, Katniss'in 12. mıntıkadan arkadaşı) hayatını kurtarmış hemde oyunlar tarihinde bir ilk yapıp aynı anda iki kişinin kazanmasını sağlamıştı ki bu Capitol tarafından kabul edilemez bir olay olasa da izleyicileri memnun etmek düşüncesiyle sessiz kalınmıştı. Oyunların devamında kahramanlarımız mıntıkalarına dönerek kendilerine vaad edilen ödülleri alıp, sıradan yaşamlarına dönüş yaparlar, ikinci kitapda buradan itibaren başlıyor. Belli bir zaman devam eden bu sıradan yaşam Capitol başkanının Katniss'i ziyaret etmesiyle son bulur. Başkan Snow oyunlarda Katniss ile Peete'in oynadıkları aşk oyununun bazı kesimleri tatmin etmediğini ve inandırıcı olabilmesi için evlenmeleri gerektiğini ister, kabul etmediği taktirde yakınlarına zarar vermekle tehdit eder. Katniss'in ise evlenmek gibi bir düşüncesi yoktur, olsa bile bu isim Peete olmayacaktır. Katniss'in bu durumdan kurtulmak için aklına gelen tek fikir ise ailesini ve arkadaşlarını yanına alarak mıntıkadan kaçmaktır. Burada bazı noktaları özellikle atladığımı söylemek isterim ki bunlar sadece burada anlatılar için değil serinin devamı içinde önemlidir. Bundan dolayı oyunlara kadar olan süreçde yaşanan büyük bir bölümü es geçiyorum.
Oyunlar artık 75. yılına gelmiştir, her 25 yılda bir oyunlarda süprizler yapılmakta oyuncu seçimleri değişklik göstermektedir. Bu sene ki sürpriz ise herkesi şok edecek cinstendir. Capitol'ün yeni kuralı her mıntıkadan bir erkek bir kadın galibin oyunlara katılmasıdır. Bu kural 12. mıntıkada üç kişi için geçerlidir. Birisi mecburen Katniss diğeri ise Peete veya Haymitch'dir (12. mıntıkadan oyunları kazanan ilk kişi ve kahramanlarımızın akıl hocası). Haymitch bir ayyaşdır, bu oyunlardan canlı çıkmasıda mümkün değildir. Ayrıca bundan önceki oyunda kahramanlarımızın hayran kitlesi, partnerlerin iyi anlaşması ve Haymitch'in zekası düşünüldüğünde Peete'in ikinci kişi olmasıda kaçınılmazdır. Yukarıda dediğimiz gibi oyunlar tarihinde kazanan galiplerin yarışacağını söylemiştik, bu kuralın kahramanlarımız için avantajları olduğu kadar dezavantajlarıda fazlasıyla mevcut. Biraz daha açıklamak gerekirse eğer kahramanlarımızın yaşları 15 civarı iken oyunlara katılacak olan diğer insanların bazıları çok yaşlı, bazıları ise delikanlı denebilecek seviyededir ki bu bazen tecrübe bazen ise bariz güç farkı demektir diyip kitabın konusunu burada kesiyorum, buradan sonra açlık oyunlarına hazırlıklar ve arenada ki ölümüne savaşlar ele alınmaya başlıyor. Ayrıca “ateşi yakalamak” isimli bu eserde ilk kitapta ki gibi modelistimiz Cinna, 12. mıntıkadan sorumlu Effie, Katniss'in kızkardeşi Prim, arkadaşı Gale gibi karakterler bizlere eşlik etmeye devam ediyor. Bu karakterlerin yanısıra oyunlarda yeni birkaç yan ama önemli karakterlerde sahne almaya başlıyor. İki eseri göz önüne aldığımızda serinin 4 veya 5 kitapdan oluşacağını tahmin ediyorum. Bundan fazlasıda sanırım okuyucuyu sıkar, en azından ben sıkılırım. Çıkan haberlere göre serinin bir sonraki kitabının raflardaki yerini alması ağustos ayı gibi gözüküyor, biraz sabretmemiz gerekecek. İki kitabı göz önüne aldığımızda 3. kitaptan itibaren aksiyonun, heyecanın çok daha üst seviyede olacağını tahmin ediyorum ki serinin devamında isyan hareketi iyice şekillenmiş olacak ve konu iyice oturacak Belki sinemaya aktarıldığı zaman yüzüklerin efendisi gibi bir şaheser bile ortaya çıkabilir. Umarım yazarımız bizi hayal kırıklığına uğratmaz.

Yarım-yamalak anlatmış olabilirim, elden bu kadar geldi kusuruma bakmayın.

24 Ocak 1993 - Vurulduk ey halkım unutma bizi!



"Bir kişiye yapılan haksızlık,
bütün topluma karşı
işlenmiş bir suçtur.
bu bilinci paylaşmak ve
bu sorumluluğu yerleştirmek
zorundayız.
Uygarca paylaşılan sorumluluk bilinci,
özgürlüğün de,
demokrasinin de
tek güvencesidir.
Bu güvence sağlanmadıkça,
demokrasinin temeline
tek bir taş bile konmuş olamaz.
Unutmayalım ki "cesur bir kez,
korkak bin kez ölür".
Önemli olan,
insanın böyle bir toplumda
"mezar taşı" gibi
suskunluk simgesi
olmamasıdır."

Uğur Mumcu

7 liralık sağlık...


Efendim 15 yıl önce bir hevesle başladığım sigara içiciliğine bugün bir defa daha son vermek için çabalıyorum, bundan dolayıdır ki bugünlerde stres binpara. Şu sigara içme/bırakma konusunda bayağı bir tecrübe kazandık. Her seferinde farklı nedenlerle bıraktığım ve neden başladığımı bilmediğim sigraya ilk defa maddi neden öne sürerek bırakmaya çalşıyorum. Son zamlar ile içtiğimiz sigaranın fiyatı 7 Lira'ya çıkınca belimizi büktü, tamam haklısınız bundan öncede pek ucuz sayılmazdıda da biz iplemiyorduk. Ama dedik ya bugüne kadar sigarayı hiç maddiyatı öne sürerek bırakmamıştım ama bu sefer bırakmıyı maddiyata yükledim, demek bilinçaltında varmış bırakmakda biz farkında değilmişiz. Bırakmayı karar verdiğimi günün ertesinde kardeşim bir işi için beni arıyor;

k- abi
b- hayırdır ne oldu?
k- ..... şu işi yaparmısın?
b- tamam, akşam getiririm.
k- ayrıca müjdem var.
b- hayırdır
k- sigaranın fiyatı düşmüş
b- yürü git len!

Maliye bakanına teşekkür etmek istiyorum vallahi, ısrarla sigara zamının üzerinde durdu da bana gün doğdu, yoksa bırakmaya filan yanaşmıcaktım. Başkalarıda “efendim size ne benim sigaramdan” diyebilir, bu da onların düşüncesi efendim. Herkes kendini zehirlemekde özgürdür. Sizde benim gibi sigarayı bırakmaya niyetliyseniz eğer alın size bir öneri; iş yerinde bir masanız bulunuyorsa karşısına sigara içicilerinin ciğerlerinin ne hale geldiğini gösteren resimler yapıştırınız, canınız çektikçe dönüp dönüp bu resimlere bakınız. İşe yarıyormu? Bende yaradı, belki sizde de işe yarar. Son söz olarak diyelim ki; “sigara sağlığa ve cebe zararlıdır”.
Hadi sigarasız, sağlıklı ve paralı günler.

Hayata dair kısa öyküler #1




Ünlü İtalyan sinema sanatçısı Vittorio de Sica bir teve röportajında anlatıyor:

İtalya'da Napoli'nin kenar mahallelerinin birinde, bir cafe-barda, espressolarımızı içiyoruz. İçeri giren müşterilerden biri, barmene "due caffee, uno sospeso" (iki kahve, biri askıda) diyor, iki kahve parası veriyor, bir kahve içip gidiyor, barmen de tezgahın üzerinde asılı duran çiviye bir küçük kağıt asıyor. Biraz sonra iki kişi içeriye giriyor: "due caffee, uno sospeso" (iki kahve, biri askıda) diyorlar, üç kahve parası verip, iki kahve içip gidiyorlar, barmen gene bir küçük kağıt daha asıyor tezgahın üstündeki çiviye...

Bunun gün boyu böyle sürdürdüğü anlaşılıyor. Derken üstü başı biraz eski, püskü, belli ki fakir biri bardan içeri girdi, barmene "uno caffee sospeso" (askıdan bir kahve) dedi, ve barmenin hazırladığı kahveyi içip, parayı ödemeden çıkıp gitti. Barmen de tezgahın üzerine asmış olduğu kağıtlardan bir tanesini aşağı indiriverdi...

Borcum Borç - Yalanlar üzerine




Bu konu hakkında bir araştırma yapmadım, ama aşağıdaki gibi bunun üzerine giden insanlar mevcut. Aşağıdaki yazının ne kadar doğru olduğunu bilmiyorum, ama tek bildiğim YD'nin sözlerine kesinlikle inanmamaktır.

Geçtiğimiz günlerde tarafından açıklamalara istinaden, Beşiktaş Jimnastik Kulübü Derneği ve Beşiktaş Futbol Yatırımları Sanayi ve Ticaret A.Ş. Yönetim Kurulu Başkanı Yıldırım Demirören''in çeşitli basın yayın organlarında Beşiktaş Kulübü''nün borcunun 170 milyon TL olduğunu iddia ettiği ifade edilen açıklamada,

''''Öncelikle Beşiktaş Futbol Yatırımları Sanayi ve Ticaret A.Ş.''nin (Beşiktaş A.Ş.) İstanbul Menkul Kıymetler Borsası''nda işlem gören ve Sermaye Piyasası Kanunu''na tabi bir şirket olduğu anımsanmalıdır. Dolayısıyla halka açık bir şirket hakkında yapılacak yorum ve açıklamaların kamuya yayınlanmış, bağımsız denetimden geçmiş mali tablo ve bilgiler üzerinden yapılması gerekmektedir. Bunun dışında yatırımcının yatırım kararını etkileyebilecek yalan, yanlış ve gerçeğe aykırı yorum ve değerlendirmeler Sermaye Piyasası Kanunu çerçevesinde suçtur. Bu sebeple aşağıdaki açıklamayı yapma gereği doğmuştur. Ayrıca halka açık Beşiktaş A.Ş. mali tablo ve bilgileri hakkında yanlış ve yanıltıcı bilgi verenler hakkında Sermaye Piyasası Kurulu''nu ilgili kanuna muhalefetten dolayı işlem yapmaya çağırma gereği duyulmuştur'''' ifade edilerek, şu görüşlere yer verildi:

''''Beşiktaş A.Ş.''nin en son bağımsız denetimden geçmiş 31.08.2009 tarihli mali tablolarına göre kısa vadeli yükümlülükleri toplamı 218 milyon TL, uzun vadeli yükümlülükleri toplamı da 61 milyon TL''dir. Yani toplam kısa ve uzun vadeli yükümlülükleri 279 milyon TL''dir. Buna Beşiktaş Derneği''nin yaklaşık 60 milyon TL''lik borcu da eklendiğinde toplam yükümlülükler Beşiktaş Derneği ve Beşiktaş A.Ş. olarak yaklaşık 340 milyon TL''dır. Beşiktaş A.Ş.nin 31.08.2009 tarihli mali tablolarına göre, kısa ve uzun vadeli ticari alacakları toplamı 26 milyon TL''dir. Aynı tarihli mali tablolara göre Beşiktaş A.Ş.''nin öz sermayesi negatiftir. Tutarı ise (-) 15,5 milyon TL''dir. Yani şirket öz sermayesini yitirmiştir. Yine açıklamada Beşiktaş marka değerinin 1 milyar dolar olduğu ifade edilmektedir. Beşiktaş A.Ş. marka ve isim hakkı kullanım bedeli olarak Beşiktaş Derneği''ne belirli bir bedel ödemekte, sonrasında da bu markayı kullanarak sponsorluk geliri elde etmektedir. Beşiktaş A.Ş.''nin son yıllık mali tablosuna göre (31.05.2009 tarihinde sona eren yıllık mali tablo) aktifinde kayıtlı haklar net 48 milyon TL''dir. Yine aynı tarihli mali tablolara göre, sponsorluk ve reklam geliri yıllık 16 milyon TL''dir. Uluslararası Finansal Raporlama Standartları marka ve hakların değerlemesini çok özel koşullara bağlamıştır. Bu koşulları sağlamadan Beşiktaş marka değerini afaki bir şekilde açıklamak Beşiktaş A.Ş. yatırımcılarını yanlış yönlendirecektir. Bu husus Sermaye Piyasası Kanunu''na açıkça muhalefettir. Beşiktaş A.Ş.''nin son 3 yıllık mali tablolarına göre sürekli zarar etmektedir. Son yıl zararı 29 milyon TL''dir. Beşiktaş A.Ş.''nin 31.08.2009 tarihli bilançolarına göre birikmiş zararlar toplamı 56 milyon TL''dir.''''


Son olarak ifade etmek isteriz ki 2009 yılında Beşiktaş A.Ş., Türk Ticaret Kanunu bakımından 324. madde kapsamına girmiştir. Bu bir şirketin öz sermayesinin en az üçte ikisini kaybetmesi halinde uygulanır ve hukuken borca batık şirket statüsünü ifade eder. Beşiktaş A.Ş. buna karşın bir bilirkişi incelemesi yaptırarak bu hukuki yaptırım kapsamından çıkabilmiştir. Ancak bilirkişi raporuyla belirlenen bilanço uluslararası muhasebe standartları tarafından kabul edilmemektedir. Dolayısıyla şirketimizin UEFA kriterlerine uyumunu ölçecek uluslararası standartlara göre hazırlanmış mali tabloda öz sermaye negatiftir. Şirketin yukarıdaki borçları yanında bilanço dipnotları irdelendiğinde daha da kapsamlı bilgilere ulaşılmaktadır. Buna göre şirketimizin verdiği temlik tutarı 37 milyon dolardır. Bu temliklere konu gelirler yayın hakları, maç gelirleri, alacak senetleri ve kira gelirleridir. Yine bağımsız denetimden geçmiş ve kamuya açıklanmış mali tablo dipnotlarına göre, şirketimiz aleyhine devam eden çok sayıda icra takibi, FİFA uyuşmazlıkları, yabancı mahkemelerde görülen davalar ve Türk mahkemelerinde görülen fikri haklar davaları bulunmaktadır. Aleyhimizdeki icra takibi yaklaşık 1,25 milyon avrodur. FİFA''da ve CAS''ta aleyhimize devam eden uyuşmazlık tutarı faiz hariç 3,3 milyon avrodur. Bütün bu bilanço rakamlarının dikkate alınması sonucunda Sayın Yıldırım Demirören''in Beşiktaş kongre üyelerini ve yatırımcısını yanıltmaya çalıştığı açıkça görülmektedir. Değerli kongre üyelerimizi ve yatırımcılarımızı www.imkb.gov.tr internet sitesinde yer alan Beşiktaş A.Ş. mali tablolarını incelemeye ve gerçek rakamları görmeye davet ediyoruz.


http://www.facebook.com/group.php?gid=242191271804

http://www.imkb.gov.tr/FinancialTables/companiesfinancialstatements.aspx

Hayata pencerenin arkasından bakmak



Aşağıdaki soruları doğru yanıtlayın bizden hediye kazanın;

* Bilgisayara MS windows yüklemezsek çalışırmı?
* Çalışmazsa bilgisayarı Bill amcanın bulduğunu varsayabilirmiyiz?
* Windows'da mavi değilde mor ekran çıkarsa ne yapmalıyız?
* Bilgisayara giren virüs bizede bulaşırmı?
* Yukarıda ki görüntü windows'mudur? Değilse nedir?

Namuslu namussuz!

Şener Şen'in oynadığı 1985 yapımı namuslu isimli filmi hatırlarsınız, komik bir film olmasının yanında toplum olarak da ahlaki erezyona nasıl yenik düştüğümüzü gösteren çok güzel bir yapımdır. Bu ahlaki erezyona başka bir örnek ise rahmetli Ecevit'i anarken devamlı kullandığımız “çok namuslu insandı, vatandaşın hakkını yemedi” söylemleridir ki bir insanda olmazsa olmazların başında gelen bu kavramlar maalesef ki günümüzde büyük bir erdemlik gibi gösteriliyor. Verdiğimiz bu iki örnek diğer yaşanan olaylar için basit kalmaktadır. Biraz düşünürsek eğer bu örnekler veya günümüzde yaşananlar toplum olarak ne kadar dibe battığımızın göstergesi.
Müslümanlık'dan dem vuran, namus, şerefiyle övünen, bu kavramlar için gözünü kırpmadan can alan -can almak, size insan diyenin- bir toplum olan bizler başkalarının namusuna geldiğinde bu kavramlardan uzaklaşarak hayvanlaşabiliyoruz. -Tabiki söylememiz bir genelleme değil, her birey kendinin ne olduğunu az çok biliyordur- Birkaç senedir iyice iğrençleşen yılbaşı, konser veya kalabalık ortamlarda yaşanan rezillikler bu hayvanlaşmaya en güzel örnekdir. Dün gece bile güvenlik güçlerinin aldıkları bu kadar tedbire rağmen bu hayvanoğlu hayvanlar durmamış insanlık dışına çıkarak tacizlerine devam etmişlerdir. Bir kısmı hakkında şikayetçi olunup mahkemeye sevk edilirken bir kısmı ise 69 TL karşılığında serbest kalmışlardır. Bu yaratıklara ne denir, nasıl ceza verilir bilemiyorum, ayrıca cezasız bırakanlarıda esefle kınıyorum.

Namussuz şerefsizler noel baba öpsün sizi hemi!