Hüseyin Peyda




Hüseyin ÖRMEN

Doğum Tarihi : 1920, Şanlıurfa
Ölüm Tarihi : 31 Temmuz 1990, İstanbul, Akciğer Kanseri

1922'de Urfa'da doğdu. Asıl adı Hüseyin Örmen'dir. İstanbul Üniversitesi, Edebiyat Fakültesi, Felsefe Bölümünde bir süre okuduktan sonra Türkoğlu adlı bir dergi çıkardı. Çeşitli işlerde çalıştıktan sonra sinemaya oyuncu olarak girdi. Oynadığı bir çok filmde, sigarayı serçe parmağının arasına sıkıştırarak tutan, renkli gözlü, kötü karakterlerin değişilmez oyuncusu. Hain, gaddar, sinsi, zalim mafya babası rolleri oynadı. Karizmatik sakalı ile dikkat çekti. Sakalı ve tavırlarıyla tam bir karizma abidesiydi. Bastonu ise bu abideyi taçlandırıyordu. Kendi kendine yarattığı bu karakter ile tanındı. Kazandığı paralarla kendi filmlerini yönetmeye başladı. Aynı zamanda bu filmlerde oynuyordu. Kendi adına 3 film şirketi kurdu.

1950 yılında yönetmenliğini, senaristliğini, prodüktörlüğünü ve baş rol oyunculuğunu kendisinin yaptığı "Söyleyin Anama Ağlamasın" filmiyle yönetmenliğe başladı.

Yanında çalışan bir çok yardımcısı daha sonraları ünlü yönetmenler arasına girecekti. 1950'de Semih Evin'in Allah Kerim filminde asistanlık yaparak sinemaya adımını atan Atıf YILMAZ, bir süre Hüseyin Peyda ile birlikte çalışarak onun yönettiği Mezarımı Taştan Oyun filminin senaryosunu yazdı. Hüseyin PEYDA "Mezarımı Taştan Oyun" filmi ile büyük sükse yaptı. 14. Antalya Film Festivalinde Kara Çarşaflı Gelin filmindeki rolü ile en başarılı yardımcı erkek oyuncu seçildi.

Sinemadan kazandığı paralarla Şehremin'de lahmacun salonu açtı. 31 Temmuz 1990 tarihinde, İstanbul'da, Akciğer Kanseri nedeniyle öldü.


alıntıdır.

Saygıyla anıyoruz.

İkizlerdeki kan

Evde geldiğim zaman babam gözlerini teveden ayıramıyor ve yüksek sesle dinliyordu. Teveden gelen bağrışmalar , patlamalar benide ister istemez o tarafa doğru yönelmeme neden oldu. Babama ne oldu diye sorduğum zaman , babamın bana verdiği cevap birçok kişinin kanını dondurabilecekken ben de mutluluk zirve yapmıştı.

Babam ;"amerikada ikiz kuleleleri , pentagonu filan vurmuşlar."

İnsan bir başka insanın ölmesinden nasıl mutluluk , huzur duyabilirdi. Bu insanlıkla ne kadar bağdaşabilirdi. Bende sizinle hem fikirim, böyle bir düşünceye sahip olan insan için ne söylenebilir. Ama artık o duruma getirildik ki nefretimiz insanlığımızın önüne geçti. Yıllardır demokrasi adı altında kendinden binlerce km uzaklıkta olan ülkelere saldırıp , buralarda kan döküp , bundan beslenen bir topluma insanların pek iyi niyetli yaklaşması , sevgiyle kucaklaması pek mümkün olmuyor.
Irakta binlerce kişi ölürken taşşaklarını serip , zevk pezevenkliği yapan amerikalılara değil gözyaşı dökmek , ortalarına atom bombası atılsa bir gram üzülmem.

Umarım kendi bok çukurunuzda boğulursunuz.