Geometri , Para , Baş bakan

Yaklaşık bundan 2 ay önce abd'de başlayan kriz büyüyerek dünyayı sardı. Bu süreç içerisinde bir çok ekonomist bu krizin çok önemli olduğunu ve önlemlerini derhal alınmasına dair açıklamalar yaptılar. Ama bizim vurdum duymaz , iş bilmez hükümetimiz bunların hiç birine kulak asmadı. Yaklaşık 3 hafta önce davullarla gelen kriz bizede uğrayıverdi. Bu zaman zarfında avrupadaki bazı bankalar , japonyada bazı firmalar batma eşiğine gelirken birçok işçinin işlerine son verildi.Bizde de bunu benzerleri kartelci medya tarafından farklı konulara yoğunlaşarak insanların dikkatlerini başka yöne çevirmeye çalıştılar. Peki bizim adı üstünde baş bakanımız ne yaptı? Öyle bir açıklama yaptı ki sözlerinde ne geometriden ne de paradan anlamadığını ispatladı.

" Bu kriz bizi teğet geçecek. "

İnsan ne diyeceğini şaşırıyor.

Ya sen?



Hep insan olarak dert yanarız. Nasıl geçinecem ne yapıcam , param yetmiyor , o olmuyor bu olmuyor vs vs. Ya düşündünmü dünyanın başka ülkelerinde başka insanlar ne yapar , nasıl yaşar. Hiç haline dua ettiğin , şükrettiğin oldumu? Ya resimdeki sen olsaydın.

Tiyatro - Tekrar Çal Sam




Karısı tarafından terk edilen Felix yalnızlığıa terkedilmiştir. En yakın arkadaşı Dick ve karısı Linda onun bu yalnızlığından kurtarmak için uygun bir kız arkadaş bulup bu durumundan kurtarmaya çalışmaktadırlar. Felix hayal dünyasında kurduğu dünyada Bogart ve eski karısı Nancy''nin hayalleriyle yaşamaktadır. Linda ile yakınlaşan Felix bu içinden çıkılmaz dünyasında ve tehlikeli aşk macerasında ...

Güzel bir komedi. Ayrıca fon müzikleri gerçekten çok hoştu. Eğlenceli birkaç saat geçirmek için kaçırılmayacak bir oyun.


Yazan : WODDY ALLEN
Yöneten : RAGIP YAVUZ
Çeviren : İHSAN MURSALOĞLU
Oynayanlar : ÇIĞDEM GÜREL , DERYA ÇETİNEL , EMRAH ÖZERTEM , İREM ARSLAN , SEVINÇ ERBULAK , SEVTAP ÇAPAN , SEZAI AYDIN , UĞUR ARDA AYDIN
Sahne Tasarımı : BARIŞ DİNÇEL
Kostüm Tasarımı : DUYGU TÜRKEKUL
Müzik Yönetmeni : ÖZGÜR YAŞAR İŞLER

deepnot: Başrolde oynayan hanımefendi oyunculuğa kadar güzelliği ile de gerçekten başdöndürücü.

El Violin [2005]



El Violin 2005 Meksika yapımı bir film. Birçok festivalden ödül ile dönmüş olan bu filmde halkın bir kesiminin haklarını aramak amacı için silahlı mücadeleye girişmesi anlatılıyor. Filmin isminin ise başrol oyuncumuz olan yaşlı ihtiyarın gerilları arayan askerlerin içinde müzik çalıp askerleri eğlendirirken hemde istihbarat toplayıp bunları gerilalara sızdırması esnasında kullandığı müzik aletinden geliyor.
Gerçekten çok güzel bir sona sahip olan bu filmi beğeneceğinizi umuyorum. Aptal amerikan filmlerinden sıkılanlar için ilaç olucaktır.


Yazan ve Yöneten ... Francisco Vargas

Oyuncular

Ángel Tavira ... Don Plutarco
Gerardo Taracena ... Genaro
Dagoberto Gama ... Capitán
Mario Garibaldi ... Lucio
Fermín Martínez ... Teniente
Silverio Palacios ... Comandante Cayetano
Octavio Castro ... Zacarías
Mercedes Hernández ... Jacinta
Gerardo Juárez ... Pedro

Dalgadaki kelimeler




Güneşin verdiği sıcaklığı duymaya göriyim. Giyinişime özen gösterip dakikalara ayna başında süslenip püslenip , elime kitabımı alır veya o günlerde okuduğum bir kitap yoksa yolda bir gazete almayı kafama koyarak yola çıkarım. Bir iki dakikalık yürüyüşten sonra yolun gidiş istikametindeki caddenin karşı yakasına geçip, boş bir minübüsü gözüme kestirip, el sallayarak geçireceğim güzel günün düşüncesiyle durdurup binerim .
Yarım saatlik trafiğin ve insan kalabalıklarından geçtikten sonra varır minübüs Üsüküdar'daki son durağına. İnsan kalabalıklarkların arasında ağır adımlarla sahile doğru yol alırım. Sahile varmadan tüp geçidin solunda yer alan gazeteciden her zaman aldığım gazeteyi rica edip ücretini ödedikten sonra deniz ile güneşin sevişmesi eşliğinde sahile doğru varmak için adımlarımı biraz daha hızlandırırım. Birkaç dakika sonra sahile varmışımdır artık. Kız Kulesi'nin karşısında boş bir bank arar gözlerim. Fazla sürmez bulmam. İlk önce denizin güzel kokusunu derin bir şekilde içime çekip sahilde bulunan cafelerden birinden bir demli çay söyleyip cebimden çıkarttığım sigaramı yakar derin bir nefes aldıktan sonra dalgaların , martıların ve bunlara karışan araç seslerinin arasında içinde kaybolacağım dünyaya dalarım. İşte o bankta oturan adam benim.

Özlemişim



...çok sevmişimdir her zaman yağmuru. Bi rahatlık,huzur verir gönlüme. Hele ki yağmur sonrası toprak kokusu beni ayrı bir keyiflendirir. Köyde doğmuş olmanın etkisimidir nedir bilmem. Ama ayrı bir keyiftir benim için. Hiç gece yarısı dışarı çıkıp yağmurun altında yüzünüze çarpan damlaların gönlünüze verdiği rahatlık, mutluluk hissinin tadına vardınızmı? Belki çılgınlık , delilik olarak görebilirsiniz ama bu kadar ufak şeylerden bile zevk almak , hayata bağlanmak farklı bir his uyandırır insanın içinde. DIş görünüşümüz ne kadarda değişmiş olsa , yaşlansakta içimizdeki çocuk hiç büyümedi. Onsuz ne yapardım?
Uzun sıcak yaz aylarından sonra bugün yağmur İstanbul'a uğradı.Yağmur altında yürümesem bile camdan bakmak bile yeterli oluyor bazen o güzelliği yaşamak için.
Özlemişim yağmuru.

Kızılderili




Buzul Çağı’nın en şiddetli döneminde, M.Ö. 34.000 - M.Ö. 30.000 yıllarında, dünyadaki suyun önemli bir bölümü büyük kıtasal buz katmanları halindeydi. Bunun sonucunda, Bering Denizi bugünkü düzeyinden yüzlerce metre daha aşağıdaydı ve Asya ile Kuzey Amerika arasında, adına Beringia denilen, bir kara köprüsü oluştu. Beringia’nın en geniş döneminde 1.500 kilometre kadar olduğu sanılıyor. Nemli ve ağaçsız bir tundra olan bölge, otlar ve diğer bitkilerle kaplıydı ve bu da ilk insanların yaşamak için avladıkları büyük hayvanları çekiyordu.

Kuzey Amerika’ya ilk erişen insanlar, yeni bir kıtaya ayak bastıklarını muhtemelen tahmin bile edemezlerdi. Atalarının binlerce yıldır yaptığı gibi Sibirya kıyılarında av peşinde koşmaya devam etmişlerdir.

M.S. ilk yüzyıllarda, Bugünkü Arizona’da Finiks kentinin bulunduğu yöreye yakın yerleşim birimlerinde, top oynamak için alanların ve Meksika’da bulunanlara benzeyen piramit biçimli kümbetlerin yanı sıra kanal ve sulama sistemleri kuran Hohokumlar yaşıyordu.

Bir kızılderili savaşçı

İlk yerleşimciler Seminoller, Çerokiler ve Mişuki kabileleri ile karşılaştılar. İspanyol kaşifler ise Kaliforniya'da Soson, Payitu, Kahula, Mevuk ve diğer bazı kabilelerle karşılaşmışlardır. 19. yüzyılda, Avrupalı kaşifler batıya doğru göç ederken Kızılderili kabileleri kendi topraklarından sürmüşlerdir. Bu dönem batıda Apaçi, Siyu ve Komançi ve diğer kabilelerle yapılan utanç verici savaşlar dönemidir. Bu savaşlardan geriye kalan çok az sayıda yerli ise, Rezervasyonlar (kızılderililer için ayrılmış araziler) olarak bilinen küçük bir alanda yaşamaya mecbur edilmişlerdir.

Bugün ABD'de hükümet tarafından resmen tanınan 554 Kızılderili kabilesi vardır.

Kızılderililer 1952 yılına kadar Rezervasyon denilen toplama kamplarında yaşamaya zorlanmışlardır. Kizilderililerin halen önemli miktardaki kısmı bu bölgelerde yaşamaktadır.

1626 yılında Hollandalıların satın aldığı New York'ta günümüzde 85.000'den fazla Kızılderili yaşamaktadır.

2007 yılının Aralık ayında, en önemli Kızılderili kabilelerinden biri olan Lakota Siyuları ABD vatandaşlığından çekildiklerini ve kendi devletlerini kuracaklarını ilan etmişlerdir. Toprakları beş ayrı ABD eyaletinin sınırları içerisinde olan Lakotalar'ın bu girişiminin sonuçları henüz kesinleşmemekle birlikte, Kızılderililerin büyük soykırımdan bu yana ilk bağımsızlık girişimleri olarak tarihe geçmiştir.

Vikipedia'dan apartılmıştır.

Afrika - Cemal Süreya



Böylece bir kere daha boynunlayız sayılı yerlerinden
En uzun boynun bu senin dayanmaya ya da umudu kesmemeye
Laleli'den dünyaya doğru giden bir tramvaydayız
Birden nasıl oluyor sen yüreğimi elliyorsun
Ama nasıl oluyor sen yüreğimi eller ellemez
Sevişmek bir kere daha yürürlüğe giriyor
Bütün kara parçalarında
Afrika dahil

Aydınca düşünmeyi iyi biliyorsun eksik olma
Yatakta yatmayı bildiğin kadar
Sayın tanrıya kalırsa seninle yatmak günah, daha neler
Boşunaymış gibi bunca uzaması saçlarının
Ben böyle canlı saç görmedim ömrümde
Her telinin içinde ayrı bir kalp çarpıyor
Bütün kara parçaları için
Afrika dahil

Senin bir havan var beni asıl saran o
Onunla daha bir değere biniyor soluk almak
Sabahları acıktığı için haklı
Gününü kazanıp kurtardı diye güzel
Birçok çiçek adları gibi güzel
En tanınmış kırmızılarla açan
Bütün kara parçalarında
Afrika dahil

Birlikte mısralar düşünüyoruz ama iyi ama kötü
Boynun diyorum boynunu benim kadar kimse
Değerlendiremez
Bir mısra daha söylesek sanki her şey düzelecek
İki adım daha atmıyoruz bizi tutuyorlar
Böylece bizi bir kere daha tutup kurşuna diziyorlar
Zaten bizi her gün sabahtan akşama kadar kurşuna diziyorlar
Bütün kara parçalarında
Afrika dahil

Burda senin cesaretinden laf açmanın tam da sırası
Kalabalık caddelerde hürlüğün şarkısına katılırkenki
Padişah gibi cesaretti o, alımlı değme kadında yok
Aklıma kadeh tutuşların geliyor
Çiçek pasajında akşamüstleri
Asıl yoksulluk ondan sonra başlıyor
Bütün kara parçalarında
Afrika hariç değil

İsyan Marşı - Göz göz Göztepe


İzmirin sokaklarında
Yürüyoruz formalarla

Sayımız yüz binler oldu
Sarısıyla kırmızısıyla

Sarın güneş gibi olsun
Kırmızın damarımda kan

Sensiz geçmesin bu yaşam
Senin için bütün kavgam

1925'de
Doğdu Şanlı Göztepemiz

Issız kuytu köşelerden
Ant olsun ki döneceğiz

O günler gelene kadar
Dalgalan sarı kırmızı

Acıların arasından
Söyle isyan marşımızı

Kalksın eller üçlü için
Haykıralım Göz Göz için

Son nefesi verir gibi
Şaadet getirir gibi

-----------------------------
* Dileğimiz ...

Derinliğine Kimse Sevgili Olamadı




Kimi sevsem, onun hep uzakta bir sevdiği vardı, unutamadığı ilk aşkı ya da
onu terk edip giden sevgilisi... Kimi derinden sevsem, o bir başkasını derinden hatırlardı. Öylesine çok sevdim ki onları, başkalarına duydukları sevgiyi
anlatmalarını, sessizce, içim acıyla kanayarak dinledim. Beni yitirmekten
hiç korkmadılar; çünkü onlara göre fazla iyiydim; bu yüzden ilk anda
vazgeçilebilirdi benden.
Beni terk edenlerden tek isteğim olurdu. 'Ne olur, bir daha beni aramayın! Çünkü ben kolay unutamıyorum. Çünkü ben size duyduğum o akıl dışı aşk yüzünden keder bahçemi dağıtıyorum. Çocukluğumun o güzel bahçesini.' Böyle derdim onlara ama yine de ararlardı beni...

Soluksuz ve umutsuz kaldıkları bir gece mutlaka akıllarına ben gelirdim...
O, yedek sevgili!

Cezmi Ersöz