Şarkılarla Geçtim Aranızdan

Çok iken bir şeydik, bir iken çok şey... Acı biber turşusu yedik. Otuz metre karede her şeyle çok seviştik. Toprak sahipleri, çok uluslu şirketleri ve işbirlikçi yerlileri, çete sahipleri ve yalakaları, baş ve bakanları, milletlerin bekçileri ve sürülerinin olduğu yerde yer kavgası vermedik. Hiçbir yerdeydik...

Biz başka severdik, o sebepten başka sevmedik!

... büyük üstad Nazım Hikmet'in “Biz başka severdik, o sebepten başka sevmedik” dediği gibi bizde başka sevdik. Kimin Beşiktaş'ı niçin sevdiği beni ilgilendirmez ama Beşiktaş tek başına ne futboldur, ne bir-iki kupa ne de para için gelen dünyaca ünlü fotbolculardan ibarettir. Beşiktaş Şeref Bey'dir, Baba Hakkı'dır, Fuat Balkan'dır, Süleyman Seba'dır, Baba Recep'tir; kalbinde yaşatan, hizmet eden niceleridir. Futbolundan, hentboluna, satrancına kadar Beşiktaş armasının taşındığı her yerdir.
Her sene buradan insanları eleştiriyoruz, yerden yere vuruyoruz. Tek derdimiz birileri yazdıklarımızı okurda bu tür anmalara katılarak Beşiktaş'ın sadece alınan bir-iki kupadan ibaret olmadığının idrak edilmesi içindir. Bu sene geçen senelere göre gözle görülür bir artış söz konusu, tabiki bu artış öyle yüzlerce ifade edilebilecek gibi değil ama olsun bu da insanı mutlu etmeye yetecek bir durum. Aslında bir oyuncu için 10-15 bin kişinin tribünleri doldurduğu düşününce gönülde bir burukluk olmuyorda değil.

Geçmiş zamanlarda oyuncular, amatörler, yöneticiler bu tür anmalara katılır, sezonu bu şekilde açarlardı. Günümüzde taraftarın bile doğru dürüst önemsemediği bu tür anmalara yöneticileri görmek imkansız, en fazla parayı basıp çelenk gönderiyorlar. Ligden düşen, şampiyon olan takımının yanında olmayan bir başkanın böyle bir anmada olmasını beklemek sanırım hayalprestliğin nirvanası olur.
Şeref Bey'i anmaya gelen, gelmek isteyip işleri dolayısıyla gelemeyen gönüldaşlara selamlar olsun. Geri kalan mı? Koy gitsin!

Beşiktaş Şeref'tir; Şeref Beşiktaş'tır!

Güneşi İçenlerin Türküsü - Nâzım Hikmet



Bu bir türkü: -
toprak çanaklarda
güneşi içenlerin türküsü!
Bu bir örgü: -
alev bir saç örgüsü
kıvranıyor;
kanlı, kızıl bir meşale gibi yanıyor
esmer alınlarında
bakır ayakları çıplak kahramanların!
Ben de gördüm o kahramanları,
ben de sardım o örgüyü,
ben de onlarla
güneşe giden
köprüden
geçtim!
Ben de içtim toprak çanaklarda güneşi
Ben de söyledim o türküyü!
Yüreğimiz topraktan aldı hızını;
altın yeleli aslanların ağzını
yırtarak
gerindik!
Sıçradık;
şimşekli rüzgâra bindik!
Kayalardan
kayalarla kopan kartallar
çırpıyor ışıkta yaldızlanan kanatlarını.
Alev bilekli süvariler kamçılıyor
şaha kalkan atlarını!

Akın var
güneşe akın
Güneşi zaptedeceğiz
Güneşin zaptı yakın!

Düşmesin bizimle yola:
evinde ağlayanların
göz yaşlarını
boynunda ağır bir
zincir
gibi taşıyanlar
Bıraksın peşimizi
kendi yüreğinin kabuğunda yaşıyanlar!
İşte:
Şu güneşten
düşen
ateşte
milyonlarla kırmızı yürek yanıyor!
Sen de çıkar
göğsünün kafesinden yüreğini;
şu güneşten
düşen
ateşe fırlat;
yüreğini yüreklerimizin yanına at!

Akın var
güneşe akın
Güneşi zaaptedeceğiz
Güneşin zaptı yakın!

Biz topraktan, ateşten, sudan, demirden doğduk!
Güneşi emziriyor çocuklarımıza karımız,
toprak kokuyor bakır sakallarımız!
Neşemiz sıcak!
kan kadar sıcak
delikanlıların rüyalarında yanan
o "an"
kadar sıcak!
Merdivenlerimizin çengelini yıldızlara asarak
ölülerimizin başlarına basarak
yükseliyoruz
güneşe doğru!
Ölenler
dövüşerek öldüler;
güneşe gömüldüler.
Vaktimiz yok onların matemini tutmaya!

Akın var
güneşe akın
Güneşi zaaaptedeceğiz
Güneşin zaptı yakın!

Üzümleri kan damlalı kırmızı bağlar tütüyor!
Kalın tuğla bacalar
kıvranarak
ötüyor!
Haykırdı en önde giden,
emreden!
Bu ses!
Bu sesin kuvveti,
bu kuvvet
yaralı aç kurtların gözlerine perde
vuran,
onları oldukları yerde
durduran
kuvvet!
emret ki ölem
emret!
Güneşi içiyoruz sesinde!
Coşuyoruz,
coşuyor!...
Yangınlı ufukların dumanlı perdesinde
mızrakları göğü yırtan atlılar koşuyor!

Akın var
güneşe akın
Güneşi zaaaaptedeceğiz
Güneşin zaptı yakın!

Toprak bakır
gök bakır.
Haykır güneşi içenlerin türküsünü,
Hay-kır
Haykıralım!

Nâzım HİKMET