Şu bayram tatili ile birlikte İstanbul boşaldı, geriye ya parasızlıktan dolayı bir yerelere
kaçamayan veya bizim gibi “bayram dostlarla, akrabalarla geçirilir” diyen sakinlikten
yararlanmayı kâr sayan insanlar kaldı. Doğal olarak tiyatro salonlarınada bu
yansıyor.
Tanıtmak istediğim oyun; yakın zaman içerisinde
kaybettiğimiz “Şu Çılgın Türkler” kitabının yazarı Turgut Özakman’ın kaleme
aldığı “Ocak” isimli oyun. Yönetmen koltuğunda Yıldırım Fikret Urağ otururken sahne
tasarımı Rıfkı Demirelli tarafından yapılmış. Oyunumuz 2 aatlik bir süre
zarfında 2 perde olarak sahneleniyor.
Oyun başlamadan öne baba rolünü oynayan Hakan Güneri beyefendinin provalar sırasında geçirdiği bir kaza sonucu evinde dinlenmek zorunda olduğununu ve bu nedenden dolayı birkaç gün gibi kısa bir sürede hazırlanmak zorunda kalan Bahtiyar Engin'in elinde text ile bu rolü oynayacağı bilgisini ileten bir beyefendinin sözleri ile oturduğum koltukta biraz daha dik konuma geçtim. Malumunuz böyle bir durumda doğaçlamaların ortaya çıkması doğal ve bir o kadar komik bir hal alabiliyor. Ayrıca Bahtiyar Engin'in ortaya koyacağı performansda ayrı bir merak konsu oluyor.
Gelelim oyunumuzun: 1960'lı yıllarda anne-baba, 3 erkek 1 kız çocuk ve anneanneden oluşan 7 kişik bir ailenin evinde geçiyor. Karakterler: evin babası Tarık rolünde bazı sahnelerde elde text ile dolaşan, doğaçlamalardan dolayı oyunu daha komik hale sokan Bahtiyar Engin'in görüyoruz. Buna rağmen işin altından iyi kalktığını rahatça söyleyebiliriz. Babamız oto tamircisi olan, bir gün zengin olacağını düşünen ve devamlı bunun için planlar kuran biri. Annemiz Safiye Hanım (Safiye İçözü) ailesini bir arada tutmaya çalışan vefakar Türk kadını rolünde.
Evimizin büyük oğlu haylaz, aylak, boş gezenin boş kalfası, tatlı dilli, sevecen (Erkan Sever) bu tek düzelikten bir gün kaçacağını umut eden Nihat.
Evin ortanca oğlu (Cengiz Tangör) Fazıl, küçüklüğünden beri ikinci plana atıldığını hisseden, devamlı çalışmak zorunda kalan, hep haklı olan, evin yükünü taşıyan ve bir gün kendi yoluna gitmeyi hayal eden maço bir karakter. Evin küçükoğlu Özcan (Mehmet Soner Dinç, daha öğrencilik yaşamına devam eden, ailesinin bu fakirlik halinden utanan ve anneannesinin anlattığı paşa torunu hikayelerini ciddiye alarak arkadaşlarından böyle itibar görmeye umut eden zat. Evin tek kızı Sevda (Mana Alkoy), tek bacağı aksayan, olduğu gibi kabul edilmeyi isteyen, birgün evlenip kendi hayatını kurmayı umut eden genç kızımız. Gelelim anneannemize (Mahperi Mertoğlu), artık belli yaşı devirmiş git gelleri olan, bazı durumlarda aile fertlerini bile tanıyamayacak kadar bunamış olan büyüğümüz.
Karakterlerimiz yaşadıkları ortamdan, durumdan rahatsız olmakta ve bir çıkış yolu olarak zengin olmakla, bir diğeri gitmekle, bir diğeri evlenmekle, bir diğeri hayalle, bir diğeri ise geçmişi ile aramaktadır. Annemiz ise aileyi bir arada tutmak için elinden geleni yapmaktadır.
Konu ağırlıklı olarak dram içerikli olsada bir ailenin içerisinde yaşanabilecek komik olaylar, o insanların hayalleri, dayanışması, çekişmesi izleyici aktarılmaya çalışılıyor; ki bununda başarıldığı kanısındayım, izleyici oyunun sonuna kadar sıkılmıyor, oyundan kopmuyor. Tabi bazı yerlerde oyuncuların abartılı oyunculuklarıda göze batmıyor değil. Erkan Sever'in ise bu oyunda bir adım daha öne çıktığını rahatlıkla söyleyebilirim. Oyunun neredeyse tamamında duyulan Türk Sanat Musikisi eserleri benim gibileri için ayrı bir keyif olurken, sahne tasarımı gayet başarılı.
Ayrıca oyunun başında ve sonu ağırlıklı olsada aralarda radyodan yapılan yayınlarla 1963 :) yılında AB'ye yapılan üyelik başvurusu hakkında bilgilerde veriliyor.
Yazan : Turgut Özakman
Yöneten :
Yıldırım Fikret Urağ
Sahne Tasarımı : Rıfkı Demirelli
Işık Tasarımı :
Özcan Çelik
Kostüm Tasarımı :
Zuhal Soy
Efekt : Yusuf Tuncer
Süre : 2 Perde 2
Saat 15 Dakika
Oyuncular
Aslı İçözü, Cengiz Tangör , Erkan Sever, Hakan Güner, Mahperi Mertoğlu, Mana Alkoy, Mehmet Soner Dinç
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder