Beyaz'a özlem

Uzun yıllar sonra ilk defa bu sene kombine almadım. Sevgili dostum , kardeşim ısrar etmesine rağmen bu mücadeleyi ben kazandım. Son yıllada yaşananlardan sonra buna ne kalbim ne de sinirlerim dayanabiliyor. Belki de yaşlanmamızın bunda etkisi vardır.
Bu kadar zaman sonra ayrı kalmak bünyede istenmeyen tepkilerede neden olmuyor değil. Artık dayanılamayacak duruma geldiğimiz zaman tekrardan Dolmabahçe'nin yollarına düşüp , o havayı tenefüs edip kendimize geliyoruz. Bu da bizi bir zaman idare ediyor. Ağrı kesici misali.

Asıl konumuza değinmek gerekirse son 15 yıl yaşanan erezyon gerçekten çekilmez duruma geldi. Kapitalist dünyanın istediği şekilde tribün profilleri şekillenmeye başladı ve yaratıldı. Bir zamanların taraftarlık olgusu artık bitirilip , müşteri zihniyetinin yerleştirilmesi ile doruğa çıktı. Günümüz de rakiplerimiz olan gs ve fb bunun en açık örneğidir. Müşteri zihniyeti ile yaratılan bu seyirci toplulukları başarı olmadığı sürece tribünleri doldurmamakta , dolduranlar ise başarısızlığın devamında sahada oynayan kendi oyuncuları dahil olmak üzere inanılmaz derecede hakarete varan davranışlarda bulunmaktadırlar .
Futbol bir oyundur. Oyunda kazanmak olduğu gibi kaybedenin de olduğunu bilmek gerekirken “sadece ben kazanayım ama nasıl olursa olsun” mantığı günümüzün olmazsa olmazı olmuştur. Beşiktaş'ımıza ise kapitalist dünyanın biçtiği rol Serdar Bilgili zamanından itibaren başlayıp Yıldırım Demirören zamanında tavan yapmıştır. Bu erezyondan malesef ki bizim camiamızda payını almıştır. Ne kadar da diğer camialar kadar esir olmadıysakda bundan etkilenmediğimizi söyleyemeyiz. Sizlere üç farklı yıldan üç farklı örnek vereceğim.
2006-2007 yılı Antalya maçı; hatıralarsınız ki bu maçta Murat Şahin sakat şekilde oynamış ve inanılmaz bir maç çıkarmıştı. Bu maçta Antalya gerçekten çok güzel bir oyun çıkarmış ama 1-0 kaybetmişti. Bu maça tek gölge ise Beşiktaş tribünlerinden yükselen “Satılmış Antalya” tezahuratıdydı. O yılın sonunda ise Antalya küme düşmüştü.
Bir başka örnek ise 200-2008 yılında ligin sonuna doğru oynanan maçta kapalıda yaşanan olaylardı. Kapalı alt ve kapalı üstün yan tarafları yaşanan başaısızlıklardan , hatalardan , rezilliklerden dolayı yönetimi istafaya davet ederken kapalının üstünün ortasından aşağıya doğru edilen küfürler , tükürmelerdi. Bırakın Uefa'ya gidelim sloganlarını unutamam.
Ve bu sene son oynadığımız İBB maçında Kaleci Hakan'a yapılanlar gerçekten ayıplanacak davranışlardı. Bunu bir kişi yaptı diyemezsiniz. Çünkü daha sayamayacağımız birçok oyuncuya bu tür davranışlarda bulunuldu. Bunları çoğalatabiliriz de.
Bizim gibi Süleyman Seba ile gençlik yıllarını geçirmiş insanlar bunları gördüğü zaman ne hissetiklerini bilemezsiniz. Bize öğretilen Beşiktaşlılık bu değildi. Bize Beşiktaşlılığın centilmenlik olduğu , rakibe , kendi oyuncusuna saygı olduğu gösterildi , öğretildi. Biz ve bizim gibi bugünleri yaşayanlar ne demek isteğimi gayet anlayacaklardır. Bugün bu tribünler hâla dimdik ayakta durmaya çalışıyorsa eğer bu insanların sayesindedir. Kısacası bu Beşiktaş bizim değildir , olamazda. Ben siyahımı istiyorum. Ben beyazımı istiyorum. Ben Beşiktaş'ımı geri istiyorum.


deepnote: Başlıktan dolayı sakın espiri yapmayın. :)

Hiç yorum yok: