Tiyatro - Ben Sinema Artisti Olmak İstiyorum

Yakın zaman içerisinde geçmiş günlerin birinde ismini hatırlayamadığım bir kanalda Nilgün Belgün kızıyla beraber konuk olmuştu. 58 Yaşında olmasına rağmen hâlâ neşesini korumaya devam ediyor. Hayata böyle sıkı sıkıya tutunan, enerji dolu olan insanları severim, ki bende aynı karakterde bir insanım. Programda konuşulan konular kişisel, medyatik şeyler olduğundan dolayı pek dişe dokunur, insanın işine yarayan bilgiler teşkil etmesede gayet keyifli bir sohbet olduğunu söylemeliyim. Nilgün Belgün kariyerini anlatırken o kadar tiyatro oyununda oynamasına rağmen kitlelerin kendisini tevede tanıdığından bahsetmiş ve sonunda tiyatro ile sinema oyunculuğu arasında şöyle bir karşılaştırma yapmıştı; sinema yönetmenindir, tiyatro ise oyuncunundur. Çünkü sahne çıktınız mı yönetmen filan kalmaz. Siz ve seyirciler...

Erhan Yazıcıoğlu, ne yalan söyliyim ben kendisinin tiyatro oyuncusu olduğunu bilen biri değildim. Sadece tiyatro oyunculuğu mu? Sinema oyunculuğu, yönetmenlik ve seslendirme sanatçısı. Kendisini teve ekranlarında sunduğu seç bakalım isimli programdan hatırlıyorum. Yılların vermiş olduğu gözlemle insanda şöyle bir algı oluşuyor;”eğer bu insan böyle bir program sunuyorsa çoğunlukla boştur” Ama malesef ki böyle ülkemizde oduncu olacak insanlara oyunculuk, güzelliğinden dolayı sunuculuk teklif edildiğini düşünürsek ister istemez bir önyargı oluşuyor. Herneyse, geçte olsa kendisinin gerçekten donanımlı bir insan olduğunu öğrenmiş bulunmaktayım.

Tanıtmak istediğim amerikalı bir yazar olan Neil Simon’ın kaleme aldığı çevirisini Bilge Koloğlu’nun yaptığı yönetmenliğini ise S. Bora Seçkin üstlendiği “Ben Sinema Artisti Olmak İstiyorum” isimli tiyatro oyunu. Tiyatro veya sinemaya giderken insanlar yapılan tanıtıma bağlı olarak bir beklenti içerisinde giderler ve konu ağırlıklı olarak bu şekilde geçer. Ne biliyim komedi diye giderseniz gülmek isterseniz, dram için giderseniz eğer ağlamak isterseniz gibi. Bu tür tek duygu üzerinden gidilen oyunlarda izleyici tek bir hedefe odaklanacağından dolayı beklentiler belli bir seviyede kalırken oyuncular içinde iş biraz daha kolaylaşıyor. Ama bir dram üzerinden komedi çıkarmak isterseniz öyle bir denge sağlamanız gerekir ki izleyici keyif alabilsin, sıkılmasın, farklı duyguları aynı anda yaşayabilsin. Sadece konunun başarılı olması bazı durumlarda yetmez, oyuncuların performansıda eşlik etmesi gerekir, işte oyunumuzda bu iki faktörün birleştiği oyunlardan biri!

Terkedildikleri o günden bugüne kadar tam tamına on altı yıl geçmişti. Nasıl karşılanacağını bilmeyerek girdi kapıdan, daha uyanmamıştı. Onu karşılayan Steffy’di (Ezgim Kılınç). Steffy onun sevgilisiydi; alımlı, hoş bir kadındı. Kısa bir konuşmadan, tanışma faslından sonra Steffy işleri için ayrıldı evden, artık oda da tek başınaydı. Heyecan, korku, tedirginlik, mutluluk, karamsarlık gibi duygular birbiriyle yarışıyor, hepsi birbirine galip gelmeye çalışıyordu. Kısa bir süre sonra beklenen an geldi çattı. Dün akşamdan kalmış halde gözlerini açamaya çalışan Herbert ile odanın ortasında karşılaştılar, ne diyeceğini bilmeyerek geçen o kısa zaman dilimi ne kadar uzun sürmüştü, bitmek bilmeyen saniyeler. Her biri bir sene gibi. Halbu ki aklından geçenleri defalarca tekrarlamış, aklının bir kenarına asmıştı. Sonunda cesaretini topladı ve konuşmaya başladı, ağzından sözcükler ağır ağır dökülüyordu; “ben kızın Libby”. Libby (Derya Çetinel) artist olmak için gelmişti Hollywood’a, onu yıldızlarla tanıştıracak belki de yıldız yapacak olan on altı yıldır görmediği senarist babası Hervert Tucker’dı (Erhan Yazıcıoğlu). Dıştan görünen, istenen yıldız olmaktı da gönülden geçen yıllardır görmediği babasıyla birkaç gün geçirmek, sevilmek, sevmek, baba diyebilmek, kızım sözcüğünü duyabilmekti.

Konunun temeli dram olsada oyun içerisinde kendinizi komedi içerikli bir oyunda hissettiren sahneler mevcut, tabi bu o kadar güzel kurgulanmış ki ne fazla ne az. Farklı farklı duyguları aynı dakikalarda yaşatabilen kaliteli oyunlardan biri, tabi burada oyuncuların performanslarını es geçmek olmaz. Bu başarılı performanslar sayesinde oyun seviye atlıyor ve aklınızda farklı bir iz bırakıyor. Baba-kız arasında geçen bu senaryo basit bir konu gözükse de o kadar güzel işlenip sahnelenmiş ki bize alkışlamak düşer. Başarılı bir oyun...!

Sonuç olarak; bu kadar övdük artık gidersiniz!

İyi eğlenceler...


Yazan : NEİL SİMON
Çeviren : BİLGE KOLOĞLU
Yöneten : S.BORA SEÇKİN
Dramaturgi : HATİCE YURTDURU
Sahne Tasarımı : AYHAN DOĞAN
Işık Tasarımı : F.KEMAL YİĞİTCAN
Kostüm Tasarımı : NİHAL KAPLANGI
Efekt : ERSİN AŞAR
Yönetmen Yardımcısı : BETÜL KIZILOK BAVLİ

OYUNCULAR
DERYA ÇETİNEL, ERHAN YAZICIOĞLU, EZGIM KILINÇ

Hiç yorum yok: