Tribün toplumun aynasıdır

Uzun zaman sonra ilkkez sinirlendim, kendimi kötü hissetim. Bunun sebebi ne sistem ne oyun ne de Shuster. Aksine oynatılmak istenen sistemden de Shuster'den de gayet memnunum. Ama güvendiğim oyuncuların yaptığı basit, amatörce hatalar beni hayal kırıklığına sevk ediyor, sinirlenmeme yol açıyor. Yazık oldu Porto maçındaki oyunumuza!

Asıl değinmek istediğim konuya gelirsem eğer taraftar profilinin bu kadar kötüye gitmesi beni iyice umutsuzluğa sevk ediyor. Eşiyle kavga eden, işinde başarısız olan, sosyal hayatında silik görüntü sergileyen, belkide maddi açıdan sorunlar yaşayan insanların o tribünlerde empati yapmadan deşarj olurken sahneledikleri görüntü gerçekten berbat. En kötüsü ise “biz Beşiktaş'ı karşılıksız seviyoruz”, “dünyanın parasını alıyorsunuz ..... ” gibi düşüncelerinin arkasına sığınmak ve bu rezilliği ortaya koymak. Düşünsenize iş yerinizde patronunuz, yöneticiniz eşiyle kavga etmiş, geliyor size patlıyor. Ne hissedersiniz? “Küfür edenleride anlamalı, dünya değişti” gibi sözler bana doğru gelmiyor. Dünya ne kadar değişirse değişsin insanların ahlakı, ilkeleri olmalı. “İyi insan olmadan Beşiktaş'lı olunmaz” söyleminin arkasında durmak, Süleyman Seba'ları, Baba Hakkı'ları, Baba Recep'leri tanımak, iyi analiz etmek gerekir. Beşiktaş'lı olmanın bu kadar basit bir olgu olmadığına, hayatın doğruları olduğuna inanan biriyim. Biliyorum bizimki deli işi ama bizim Beşiktaş'lılığımız bunlar üzerine kurulu. Malesef ki arkadan gelen veya değişen insan yapısı ürkütücü. Ben taraftar dedim ama toplum olarak müsamaha göstermeyen, ilk düştüğünde tekmeyi vuran, yukarı çıkanı aşağıya çeken, yüze başka arkadan başka konuşan, saygı göstermeyen, empati yapmayan bir zihniyet aldı yürüyor. Gücü gücüne yetene. Nedir bu ikiyüzlülük, rezillik?

Hiç yorum yok: