Roman Holiday [1953]



Her seferinde söylüyorum; “ben bu siyah-beyaz filmleri seviyorum”. Geçmişin insan üzerine çevrilen filmleri bir kenara bugünün sinema adı altında beyaz perdeye aktarılan saçmalıkları bir tarafa.
İşte bunlardan bir tanesi daha “Roman Holiday”. 1953 Yapımı olan filmde Gregory Peck Joe Bradley isimli bir gazeteci olarak karışımıza çıkarken, Audrey Hepburn ise Princess Ann rolüyle gözümüzü kamaştırıyor. Neden kamaştırıyor dediğimi filmin başında Hepburn'ü o princess kıyafeti içinde gördüğünüzde anlayıp, bana hak vereceksiniz. Bir kadın bu kadarmı çekici, etkileyici gözükür. Filmin başka bir karakteri ise Eddie Albert'in oynadığı Irving Radovich. Irving, Joe Bradley'in yakın arkadaşı ve haberin ajansının fotoğrafçısı. Bana Albert'i görmek yakın zamanda kaybettiğimiz Patrick Swayze'i hatırlattı. Sima olarak benzerlikler taşıyorlar. Bi ara “acaba o mu diye” tereddüt ettirse de “yok canım daha neler” diyerekden yüzümde gülücükler oluşmasına neden oldu. Filmin tamamının Roma'da çekildiğini bir not olarak eklemeden konuya geçmeyelim.
Eğlenceli bir film olan Roman Holiday Princess Ann'ın ülke ziyaretleri esnasında Roma'ya uğramasıyla başlıyor. Ann artık bu diplomasiden, yapmacık tavırlardan sıkılmış, diğer sıradan insanlar arasında olmak, gönlünce yaşamak istiyor ve bu nedenle bazı günler stresin verdiği etkiyle sinir krizleri geçiriyor. İşte bu günlerden birinde rahatlaması için doktor tarafından sakinleştirici yapılıp, odasında dinlenmeye bırakılır. Aklına isteklerini yerine getirmeyi koyan Ann Colosseum'dan kaçar. Şehirde biraz dolaştıkdan sonra ilacında etkisiyle bir bankda yarı uykulu halde Bradley'in karşısına çıkar. Ortalık halde bu tür davranışların yasak olduğu Roma'da Bradley bu bayanı yalnız bırakıp polis ile muhattap olmaması için bir taksi çevirir. İlk önce Bradley kendi evine gider, taksiciyede kızı evine bırakmasını ister ama düşündüğü taksicinin bu teklifi red etmesiyle boşa çıkar. Mecburiyetden kızı kendi evinde misafir etmek zorunda kalır. Bu sıralarda Prenses'den sorumlu görevlilerin kaçışı farketmeleri uzun sürmez ve prenses'in bütün randevuları iptal edilerek, ajanslara hasta olduğu bilgisi verilir. Sabah Prenses'le randevusu olan Bradley uykudan uyanamayınca bu randevuya geç kalır, ilk önce ajansa giden Bradley amirine bir yalan uydurma çabasındayken yalanlarının ortaya çıkarılıp, gazetenin gözüne sokulmasıyla bir anda şoka uğrar. Çünkü dün gece evinde ağırladığı kişi prenses'dir. Bu durumdan iyi para kazanacağını düşenen Bradley amiriyle prenses ile yapacağı bir röpörtaj için anlaşır. Artık yapması gereken evinde yatan kıza sıradan bir kişi gibi davanmak, mesleğini saklamak ve arkadaşı Irving'i ayarlayıp fotoğraflarını çektirmek olacaktır. Ann ise tanınmadığını düşünerekden kendini bir okul öğrencisi olduğu yalanını ortaya atar. Bu saatten sonra bir yalan oyunu içerisinde eğlenceli bir film başlar. Hepburn'ü filmde izlerken aklıma nedendir bilmem Belgin Doruk geldi. Bize de böyle arada bir gelip gidiyorlar nedense? Hernseyse, bu güzel filmi izlemenizi önerip, yazımı sonlandırıyorum.

Hadi sağlıcakla kalın...

Hiç yorum yok: