Başımız rahata erdi

Oh sonunda bitti, hak eden kazandı ama şu dünya kupası kazananla mı hatırlanacak yoksa insanın kafasını şişirten şu saçma sapan boruyla mı hatırlanacak bilemiyorum. Sahada oynanan futbol ne kadar güzel olursa olsun taraftar olmadan hiçbir anlam ifade etmiyor. Onun içindir ki seyircisiz oynanan maçlara ve işin kolayına kaçıp buna karar verenlere kıl oluyorum. Taraftarın yaptığı marşlar, tezahüratlar olmadan sahada oynanan futbolun tadı tuzu olmuyor. Ha bu dünya kupasında taraftar var mıydı? Vuvuzela denen şu karın ağrısı yüzünden keşke olmasaydı diyesim var ki olmuş veya olmamış birşey farketmedi. Taraftarın sesini duyan var mıydı? Kimse bana “adamların yerel çalgısı, sanane” demesin arkadaş! O tribünde ben olsaydım da arka koltuktan biri 90 dk. boyunca kafamı bu şekilde şişirseydi o boruyu kafasında paralardım. Ne illet birşeymiş arkadaş. Teveden bile halet-i ruhiyemi bozdu. Yeni gelin gibi şu arı vızıltısına sarılanlarada yuh diyorum. İnsanların sağlığına olumsuz etki yapmasına rağmen sırf para için onay veren Sepp Blatter'e de vuvuzela'yı dik şekilde armağan ediyorum.

Dünya kupasının başka saçmalığıda athapot Paul. Neymiş efendim, Paul'a soruyorlarmış o da cevaplıyormuş. Allahım dünyada ne kadar yarım zekalı insan var. Sorduğunuz sorulara bu kadar cevap verebiliyorsa eğer o kutulara neden midye koyuyorsunuz be danglaklar.
Şükür vuvuzela'dan, Paul'dan ve Üründül'den bir süreliğine kurtulduk.

Sözü Üründül'ün mükemmel yorumlarından birkaçı ile bitirelim; Almanya – İspanya maçını kazanan takım büyük bir ihtimalle kupayı kaldırır. (Yarı final maçı)

TDK
İhtimal: Bir şeyin olabilmesi durumu, belki.

Spiker : x oyuncu oyuna girdi, nasıl bir etki yapar?
Üründül: ......(birkaç saniyelik sessizlik) görücez. :)

Hiç yorum yok: