Sapsarı kanaryalar

Aslında Şeref Bey'e gitmek gibi bir niyetimiz yoktu. Bir yerlerde oturup birşeyler yudumlarken naça bakarız diye düşünüp Kadıköy'de buluşmuştuk. Onun yine krizi tutmuş olacak ki maça 50 dk kala “hadi gidelim” dedi. Yetişemeyiz, bilet bulamayız derken vapurdayız. Hızlı, koşarcasına adımlarla Dolmabahçe'den stada süzülürken benimde sırtımdan terler kuyruk sokumuma doğru süzülüyordu ya olsun Beşiktaş sevgisi diyelim geçelim. Stada girdiğimizde her taraf Q7 kaynıyordu. Meğersem bu sadece ana yemekten önce sıcaklarmış da bizim haberimiz yokmuş. Millet nasıl gaza gelmiş anlatmaya kelimeler kifayetsiz kalır, Q7 bir çalım atıyor tribündekilerin iki eli biraraya geliyor en ateşli biçimde sevişiyor. Bir değil, iki değil 90 dk. boyunca. Heyt be... Bunlar Q7 tarafında yaşanırken birde diğer oyuncuların durumu var ki ıh! Erhan Güven bindirme yapıyor, peşinden orta derken sağdan soldan, yandan arkadan “bilmem neyin nesi, kimin fesinin çocuğu neden adama vermedin?” şeklinde oyuncuyu motive edici sözcükler o güzelim, ballı ağızlardan şiir tadında dökülüyor. Millet Beşiktaş'ı desteklemeye mi gelmiş yoksa Q7 konser veriyorda onu mu izlemeye gelmiş belli değil. Bu kadar pop yıldızı, başbakan vari yaklaşımları gören Q7'de Allah'ı var bir sağda bir solda adam çalımladı durdu.

O güzelim yaz akşamı ile boğaz en güzelinden dansını ederken sapsarı kanaryalar geldi aklıma, sonrada denizden gelen bir rüzgar aldı götürdü; aklımda kalan, benim bildiğim Beşiktaşlılığı...

1 yorum:

0. Tekil Şahıs dedi ki...

"beşiktaş"la ilgili uzun zamandır okumadığım, özlediğim yazı.