Üçyüzotuzüç de , kıpırdama


Akşam olmuş , işten eve dönmüş bilgisayarımda birşeyler kurcalarken, benim beybaba koltuğuna kurulmuş haberleri izliyordu. Bu söylediğimi nerdeyse her akşam yapıyor ya. Herneyse.Teveden çığlıklar, bağrışmalar geldiğini duyarak yerimden fırladım. Hani ne biliyim belki bizden habersiz gün içinde önemli bir takım gelişmeler olmuştur da bizim gözümüzden kaçmıştır gibisinden düşünceye kapıldım.Ama yanıldığımı anlamak pek uzun sürmedi. Birde ne göreyim dünya paparazilerin gözdesi , bir takım yerlerde farkı şekillerde görüntüleri olan , kanun kadar zengin, bilmem kimin mirasçısı Paris Hilton gelmiş güzelim Türkiye'me ( bu şekilde kıllığına yazıyorum). Tabi benim güzel ülkemin basını da zıplamış hemen havaalanına.Bilirsiniz ülkemizdeki insanların olayları abartarak nasıl bokunu çıkartıp , birde övündüklerini. Bahsetmiş olduğum gün de bu olayların tavan yaptığı tarihlerin arasına girmeyi fazlasıyla hak ediyor. Elinde kamerası , fotoğraf makinası olan herkes olay yerinde. Tabi bu yaşananlardan rahatsız olan vatandaşlardan bazıları da bu olaya tepki verince olaylar kavga boyutuna ulaşıyor. Kavganın ileri aşamalarında olaya kameralar dahil oluyor. Kameralar dahil oluyor derken çekim yapılıyor gibisinden söylemiyorum. Gerçekten kameralar dahil oluyor kavgaya , kameranın bir tanesi vatandaşın kafasına iniyordu. Hatta inmişti. Kafa yarılmış, elemanın kafa yamulmuştu. Kavga  vatandaşın çığlıkları, isyanları arasında bitmiş , güzide basınımız Paris'i yakalayıp , bir görüntü alabilmek için önüne ne geliyorsa yakıp yıkıyordu. 

Hayatı paparaziler arasında geçimiş bir insanın final sahnesinde verdiği poz, sanırım günün görüntüsüydü.

Hiç yorum yok: